Yedi Ulu Ozan, Alevilik’te söyledikleri Deyişler ile alevi inancını halka anlatan ve yaşadıkları dönemden bugüne Zakirler ve sözlü edebiyat ile ulaştıran kimi hükümdar-şair, kimi halktan bir çoğu Ehli Beyt soyundan gelen kişilere denir.

Cemler’de okunan deyişlerin tamamına yakını bu ozanlara aittir. Artık, bir kutsal miras niteliğinde kuşaktan kuşağa taşınır olan bu deyişlerin eşi görülmedik sanatsal yapısı ve ‘Ulu Ozanlar’ın gerektiğinde ölümden çekinmemeleri ve yapitlari onları halk nezdinde Ulu kılmıştır.

Yedi Ulular olarak anılan şairler:

Bağdat’ın Nesim Kasabası’nda yetişmiş, Diyarbakır bölgesine yerleşen Türkmenlerdendir. Halep’te Hallac-ı Mansur’un düşüncelerinin iz sürücüsü olduğu için kafir sayılıp derisi yüzülerek öldürülmüştür.

Nesimi, Hurufi’dir. Fazlullah Hurifi’ nin görüşlerini benimsemiştir. Varlık birliği görüşünü savunan, kişi ile tanrı arasında bir nitelik yükleyen inanç arasında bağlantı kurar. Tanrının yetkin (Kamil) insanda görüldüğü tasavvufi görüşünü benimser. Başlıca eserleri Türkçe ve Farsça divanlardır. Azeri asıllı Türkmenlerdendir. Katledilme sırasında rivayete göre derisi eline verilip giderken, Halep’in 12 kapısından aynı anda çıktığı görülmüştür.

Yolda birisine “Gerçek Kabe’nin yolcusuyuz.” Elinde yüzülmüş derisini göstererek “İhramımız budur” dediği beyti meşhurdur.


Kemter kuluyum ALİ nin ol şah-ı karemdir
HASAN başımın tacı,HÜSEYN gözümde nemdir
İmam ZEYNEL ABA,BAKIR mihr-i hürremdir
Ve salli ala seyyidina al-i Muhammedİmam

CAFER-İ SADIK gibi bir dahi arifan
İmam MUSY-I KAZIM olmaya sultan
Cihan yüzünü görse değer o şah-ı Horasan
Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed

İmam MUHAMMED TAKİ gözlerime ayni ziyadır
İmam NAKİ sayesi ol mürg-ü Hümadır
İmam Hasen-ül Askeri derdimize ayni şifadır
Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed

MUHAMMED MEHDİ zuhur ede nihan kalmaya perde
Havariçler geçse gerek tig-ü teberde
Seyyit NESİMİ mehdin okur şam-u seherde
Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed

Yedi Ulu’lardan Şah Hatayi; 1487 yılında İran-Erdebil’de doğdu. Anadolu’daki Alevi cemlerinde nefesleri en sık yer alan ululardandır. Babası Şeyh Haydar, anası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Halime Begüm Sultan’dır.

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’le19 Mart 1514’de yaptığı Çaldıran’daki savaşı kaybetti. Bu onun için sonun başlangıcı oldu. 1524’de 37 yaşında iken Azerbaycan’da Hakk’a yürüdü. Cenazesi Erdebil’e götürülerek, dedesi Şeyh Safiyüddi’nin türbesi yanında toprağa verildi.

Şah Hatayi çok iyi bir eğitim almıştır. Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli üstüne pek çok içtenlikli nefesler yazmıştır.


Kırklar Meydanına Vardım
Gel Beri Ey Can Dediler
İzzet İle Selam Verdiler
Gel İşte Meydan Dediler

Kırklar Bir Yerde Durdular
Otur Deyü Yer Verdiler
Önüme Sofra Serdiler
El Lokmaya Sun Dediler

Kırkların Kalbi Durudur
Gelenin Kalbi Arıdır
Gelişin Kandan Beridir
Söyle Sen Kimsin Dediler

Gir Semaa Bile Oyna
Silinsin Açılsın Ayna
Kırk Yıl Kazanda Dur Kayna
Dahi Çiğ Bu Ten Dediler

Gördüğünü Gözün İle
Söyleme Sen Sözün İle
Andan Sonra Bizim İle
Olasın Mihman Dediler

Düşme Dünya Mihnetine
Talip Ol Hak Hazretine
Ab-ı Zemzem Şerbetine
Parmağını Ban Dediler

Şah Hatayi’m Nedir Halin
Hakk’a Şükr Et Kaldır Elin
Gıybetten Kese Gör Dilin
Her Kula Yeksan Dediler

Asıl adı Mehmet olan Fuzuli; 1504 ‘de Kerkük’te doğdu. Kerkük’te Bayat Türkmen boyunun Karyağdı soyundan gelmektedir.

Şiirlerini hem Türkçe, hem Arapça hem de Farsça yazan Fuzuli’nin en başarılı eserleri Türkçe yazılmış olanlarıdır. Fuzuli; yalnızca Türk ve Fars edebiyatında değil, dünya klasikleri arasında da saygın bir yer almış ozandır.

Bir gönül eri olan Fuzuli; yaşamı süresince Kerbela ve Bağdat çevresinden ayrılmamış, bir süre Hz. Ali’nin türbesinde türbedarlık yapmıştır.

Kitaplar Fuzuli’nin en büyük dileğinin Kerbela’da ölmek olduğunu yazar. Fuzuli yakın çevresine Hz. Hüseyin’in türbesinin yanında toprağa verilmeyi ve mezarına taş konulmamasını vasiyet etmiştir. Kendisi veba hastalığı salgınında Hakk’a yürümüş ve vasiyeti yerine getirilmiştir.

Kerbela Olayı’nı anlatan “Hadikat-ü Süeda” (Mutluların Bahçesi) en önemli eserlerindendir.


Deli gönül sana nasihatim var
Yüze gülen dosttan sakın kendini
Gafil olma gözüm gafletten uyan
Yüze gülen dosttan sakın kendini

Ârif isen sırrın nâdana açma
Olur olmazların bâdesin içme
Düşmandan bir zarar gelirse kaçma
Yüze gülen dosttan sakın kendini

Bir saat barışır onbeş gün küser
Kasdeder kurulu yayına basar
Fırsatın bulunca başını keser
Yüze gülen dosttan sakın kendini

Ey FUZULİ bize Hak’tandır yardım
Doğruluk ederken murada erdim
Sorarsanız pîrimden böyle gördüm
Yüze gülen dosttan sakın kendini

Yemini 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarısında Tuna Irmağı yörelerinde yaşadı. Çeşitli kaynaklar tarafından asıl adının Ali olduğunu, Akyazılı İbrahim Dede zaviyesinde hizmet ettiğini ve “Yemini” mahlasını kullandığını yazar. Demir Baba Velayetnamesi’nde adı “Hafız Kelam Yemini” olarak geçer. Bundan da Kuran’ı ezbere okuduğu anlaşılır.

Hz. Ali’nin mitolojik yaşamını konu edinen Faziletname adlı kitabı 7300 beyitten oluşmaktadır. Kitap bir erdem kitabıdır. Bu kitap, Hz. Ali’nin yaşamının, Ehlibeyt ve Ali sevgisinin yoğun işlendiği temel eserlerinden biridir. Bu eseri Kitab-ı Erdem (iyi ahlak kitabı) olarak niteleyenler kitaptaki doğruluğu, dürüstlüğü, alçak gönüllülüğü yaşam biçimi ve inanç biçimi haline getirmesinden dolayı Yemini’ye daha bir saygı duyarlar.


Dediler ki keramet kanı Hayder
Dayanmaz derdimin derrnanı Hayder

Kamu mümin’lerin kalbinde mihrin
Olubdur dini hem imanı Hayder

Hakk’ın kudreti sende ayandır
Velayet mülkinin sultanı Hayder

İmamü’l Müttekinsin bellü bayık
Erenler merdinin merdan’ı Hayder

Cemad’a dil verirsin emr-i Yezdan
Verir nutkun ölüye canı Hayder

Behişt ehline saki’i ezelsin
Hakk’ın sende erer ihsanı Hayder

Yemini dermendde kıl inayet
Delalette komagıl anı Hayder

Doğum ve ölüm tarihi belli olmayan Virani’nin; 16. yüzyılda Eğriboz adasında doğduğu söylenir. Hurufiliği benimsemiş bir Bektaşi ozanı olan Virani; bir süre Necef’te Hz.Ali’nin türbesinde türbedarlık hizmeti vermiştir.

Virani; Balkanlarda Demir Baba’dan babalık icazeti almış, Hz. Ali tutkusunu dile getiren çok sayıda şiir yazmıştır.

Bazı araştırmacılar, yazılarında Virani’nin aruz vezni ile 300’e yakın şiir söylediğini ve koca bir divan oluşturduğunu bildirerek Ozan’ın az çok öğrenim görmüş olduğunu belirtirler.

Virani’ye göre, evrende ve bütün nesnel varlıklarda görünen Hz. Ali’dir.


Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı Merdan Aşkına
Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan Aşkına
Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela Meydan İçin
Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali Süphan Aşkına

İmam Zeynel Abidin’in Abina Umdumusa
Arayıp Özünde Bakiri Buldunusa
Ceddin Evlad-I Muhammet Cafer’i Bildin İse
Rahme Gel Ol Şah-I Merdan Ali Ümran Aşkına

Seyit Musa’yı Kazım’dır Ehl-İ Beytin Serveri
Cani Aşkı Nuş Edenler Müpteladır Ekseri
Sahi Şehidi Horasan İmam Rıza’dan Beri
Müptelayı Merhamet Kıl Kalb-İ Viran Aşkına

Ey Virani Çıkma Yoldan Doğru Raha Gel Beri
Muhabbet Şevkat Senindir Ey Hasan-Ül Askeri
Evliyalar Serfirazi Haci Bektaş-ı Veli
Sen Ganisin Ver Muradı Devri Mihtan Aşkına

Pir Sultan Abdal’ın 1500 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Doğduğu yeri ise kendisi şiirlerinde, “Benim Aslım Horasan’dan Hoy’dandır” diyerek belirtiyor.

Asıl adı Haydar olan Pir Sultan Abdal’ınSivas’ın Yıldızeli’ne bağlı Banaz Köyü’nden olduğu söylenir. Pir Sultan’ın yaşamı Alevi Bektaşi toplumunun söylencelerine dayanır. Şiirlerinden ise Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail’in oğlu olan Şah Tahmasb zamanında yaşadığı anlaşılır.

Pir Sultan Abdal, döneminin toplumsal sorunlarına eğilmiş, bunları kendisine konu edinmiş, çıkış yolları aramış, yer yer şiirini sanatını da bu uğurda aracı yapmış bir ozandır. Bu nedenle halkla, halkın sorunlarıyla özdeşleşmiş ve bütünleşmiştir.

Pir Sultan Abdal, Osmanlı zulmüne karşı Anadolu halkının sıkılmış yumruğudur. Haksız gidişe “dur” diyen bir haykırıştır.


Çeke Çeke Ben Bu Dertten Ölürüm
Seversen Ali’yi Değme Yarama
Ali’nin Yoluna Serim Veririm
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Bu Yurt Senin Değil Konar Göçersin
Körpe Kuzulardan Nasıl Geçersin
Ali’nin Dolusun Bir Gün İçersin
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Ilgıt Ilgıt Oldu Akıyor Kanım
Pir Yoluna Kurban Verilir Serim
Benim Derdim Bana Yeter Efendim
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Abdal Pir Sultanım Deftere Yazar
Hilebaz Yar ile Olur Mu Pazar
Pir Melhem Çalmazsa Yaralar Azar
Seversen Ali’yi Değme Yarama

Kul Himmet; Tokat’a bağlı Almus ilçesinin bugünkü adı Görümlü Kasabası olan Varsıl Köyü’ndendir. 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Kul Himmet bütün nefeslerinde Hz.Ali, 12 İmamlar ve Hacı Bektaş Veli’yi büyük bir içtenlikle anlatır.

Kul Himmet’in nefesleri de diğer ulu ozanların nefesleri gibi her Alevi ceminin vazgeçilmez nefesleri arasındadır. İyi bir tekke ve tarikat eğitimi gören Kul Himmet’in, Pir Sultan Abdal’a bağlı olduğu, onun çevresinde yetiştiği, müridi olup O’nu izlediği şiirlerinde açıkça ortaya çıkar.

Halk ozanlarında Alevi Bektaşi olmayanlar bile onun etkisinde kalmış, ona yakınlık göstermiştir.

Kul Himmet; tarikat ışığında beliren insan sevgisini Hacı Bektaş Veli üzerinde yoğunlaştırarak nesnel duruma getirmiş, tanrı kavramını bir varlık olan insanla özdeşleştirmiştir.


Gel gönül kimsenin aybına bakma
Hazer kıl sevdiğim değme gönüle
Arif ol cihanda bir gönül yıkma
Hazer kıl sevdiğim değme gönüle

Daim aşk atına bin de atlı gez
Edep öğren erkan öğren otlu gez
Gönül yıkma halk içinde tatlı gez
Sakın ey sevdiğim değme gönüle

Yoldaş eyle iman gibi dostunu
Amel kazan aramazlar aslını
Turap ol ki çiğnesinler üstünü
Hâk ol ey sevdiğim değme gönüle

Cihad eyle ki günahların tartasın
Bir amel kazan ki Hakk’a yetesin
Şar gibi her gördüğün örtesin
Pir ol ey sevdiğim değme gönüle

KUL HİMMET dilimde zikrim Muhammed
Aşk dolusun içtim Hüda’ya minnet
Dinar ile satın alınmaz cennet
Hazer kıl sevdiğim değme gönüle