HACI BEKTAŞ VELİ (13.yy)

Aleviler için Hacı Bektaş Veli “Serçeşme” dir, yani ana kaynak, baş çeşmedir. Bu niteleme onun Pirlerin Piri olduğunun kabulüdür. Kendisine Aleviyim diyen her insan Hz. Pir’e sonsuz bir sevgi ve saygıyla bağlılık duyar. Alevilere göre Hacı Bektaş Veli bilgi ve ilimde bir deryadır. Kamil insan olmanın bütün özellikleri o’nun öğretisindedir. Hacı Bektaş Veli Alevi-İslam tasavvufunun en önemli temsilcilerinden biri olup, Bektaşilik diye adlandırılan tarikatın fikir babasıdır. İnsanı merkez alan ve onu olgunluğa, erdemli, edepli ve yetkin olmaya götüren düşünceleri sistemleştirmiştir ve Alevilikte geçerli olması gereken eğitim konseptini geliştirmiştir. Kamil insan olma yönünde dört aşamadan oluşan bir eğitim sürecini biçimlendirmiştir.

Dört kapıya kırk makam ekleyerek adeta Aleviliğin eğitim müfredatını, okulunu kurmuştur. Bu bağlamda insanın ancak belli eğitim süreçlerinden geçtikten sonra hakikate varacağını göstermiştir. Hacı Bektaş’ın insana verdiği değer ve duyduğu muhabbet ise tarifsiz bir güzelliktedir. Hz. Pir’in şu sözleri onun evrensel bir düşünür olduğunun açık kanıtıdır:

“ Benim Kabem insandır “

“ İncinsende incitme “

“ Her ne arar isen kendinde ara “

Hünkar Hacı Bektaş Veli bunlara benzer  birçok söz söylemiş, yaşamı boyuncada her daim ahlaklı davranmayı bilmiş, insanların cümlesini aynı nazarda görmüş, sevgiyle insanlara yaklaşmış ve örnek bir insan olmayı başarabilmiştir. Onun derin sevgi felsefesi ve kültürü Anadolu coğrafyasının dışına taşmıştır. Balkanlarda ve daha birçok yerde Bektaşilere rastlamak mümkündür. Hak-Muhammed-Ali düşüncesine dayalı, tasavvufi İslami düşüncenin özellikle Anadolu`da ve Balkanlar`da yayılmasına büyük katkılar sunmuştur. Hacı Bektaş, Hakk-Muhammed-Ali yoluna bütünüyle bağlı, Ehl-i Beyt’e derin muhabbet besleyen, oniki imamları kabul eden, İslamiyeti tasavvufi yönüyle yorumlayan, etkili bir şahsiyet olmuştur. Yaşadığı dönem toplumsal gelişmelerin hareketli olduğu bir çağdır. Moğul istilasının neticesinde Anadoluya gelen çeşitli derviş kümeleri, onun fikirleri etrafinda toplanmış ve etkisi altına girmişlerdir. Farklı tasavvufi akımların varolduğu Anadolu’da, Hacı Bektaş Veli Sulucakarahöyük`de bir çekim merkezi olmayı başarabilmiştir. Bu farklı inanç ve düşünce akımlarını: Örneğin Yesevilik, Vefaillik, Haydarilik, Babailik, Ahilik, Hurufilik vb. yapılanmaları bir  kalıba döküp yeniden zenginleştirerek, Bektaşilik diye adlandırılan yolun oluşmasında önemli katkıları olmuştur. Hümanist yapısı, bilgisi ve etkili kişiliği, O‘nu Alevilerin deyimiyle “Pirlerin Piri” yapmıştır.

Bektaşilik zaman içinde kendine özgü ritüellerini ve uygulamalarını geliştirmiştir. Bu doğrultuda en önemli katkıyı ise 16. yüzyıllda  Balım Sultan sunmuştur. Bektaşi tarikatının sistemleşmesini ve kurumsallaşmasını sağlamıştır. Balım Sultan Bektaşilere göre “Piri Sani” dir.  Hacı Bektaş Veli’den sonra ikinci Pir olarak kabul edilir. Bektaşilik bugünkü şeklini uzun bir tarihi sürecin ve gelişimin sonucunda almıştır. Çeşitli toplumsal olaylar ve Hacı Bektaş’a gönül vermiş insanlar bu yolun gelişmesinde büyük roller oynamışlardır.

“Düşmanının dahi insan olduğunu unutma”

diyen Bektaşilik bügün de hümanist düşünce yapısı itibariyle tüm canlılığını korumakta ve insanlık barışına katkıda bulunacak evrensel söylemlere sahip durumdadır. Bundan 700-800 yıl önce;

“ Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”

demiştir. Hacı Bektaş Veli sadece Alevilere değil, bütün insanlığa ışık tutan tarihe mal olmuş bir şahsiyettir.

Hz. Pir’in Hayatı

Hacı Bektaş Veli’nin hayatını ve kişiliğini anlatırken genelde iki tür kaynaktan istifade edilinir. Bunlardan ilki menkıbevi bilgileri içeren, çoğunlukla söylencelerden oluşan velayetnamelerdir. İkincisi ise o zamanın tarihçilerine ait bilgiler ve Osmanlının kayıtlarıdırlar. Yani  diğer bir deyimle, efsaneleşmiş bilgiler ile, günümüze ulaşmış tarihsel bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda, Ulu Pirin yaşamı hakkında bir kanıya varılmaya çalışılır. Çoğu zaman bu iki bilgi kaynağı birbirleriyle iç içe geçmiş vaziyettedir. Buna rağmen, doğum ve Hakk’a yürüme tarihlerine ilişkin bazı farklılıklar bulunsada, kesinleşmiş birçok bilgi mevcuttur.

Hacı Bektaş Veli Horosan erenlerindendir ve 13. yüzyılda yaşamıştır. Anadoluya geldiğinde bir irşat eri olarak görev yapmaya başladığı bilinen Hacı Bektaş’ın, tahsil ve manevi eğitimini Horosan’da tamamladığı kesinlik kazanmıştır. Makalat’ı ve diğer eserlerindeki muhteva dikkate alındığında, İslami ilimlerde yetkili olduğu ve çok iyi bir öğrenim gördüğü açıktır. Hak-Muhammed-Ali yoluna bağlılığı ise tartışılmazdır. Hoca Ahmet Yesevi’nin düşüncelerinden büyük ölçüde etkilendiği ve daha sonra ise kendi fikir dünyasını geliştirdiği bilinmektedir.

Hünkar Hacı Bektaş Veli, Horasan’da dünyaya gelmiştir. Babası İbrahim Sani diye anılan Seyyid Muhammed, annesi ise ünlü bilgin Ahmet Nişabur’un kızı, Hatem‘dir. Doğum tarihine ilikşin farklı tarihler verilse de genel kabul 1247-1248 yılları arasındadır. Tanınmış en önde gelen Bektaşilerden biri olan Cemalettin Celebi’de “Müdafa” sında aynı tarihleri vermektedir. Soyunun Ehl-i Beyt’e dayandığını bütün kaynaklar belirtmektedir. Soy secereleri, Hacı Bektaş’ın soyunu netice itibariyle İmam Musayı Kazım’a dayandığını bildirirler. Zaman zaman soy secerelerinin isim sayısı ve sıralamalarında da farklılıklar gözükmektedir. Örneğin „Müdafa’da“ soy dizisi şu biçimde verilmektedir;

Seyyid İbrahim Sani (Hacı Bektaş Veli’nin Babası)
Seyyid Musa
Seyyid İshak
Seyyid Muhammed
Seyyid İbrahim
Seyyid Hasan
Seyyid İbrahim
Seyyid Mehdi
Seyyid Muhammed Sani
Seyyid Hasan
Seyyid Mükerrem Mücab
İmam Musa Kazım

„Bektaşiliğin İçyüzü“ adlı eserde ise soy dizisi daha kısa olarak sayılmaktadır.

Seyyid Mehmet Varidü-l Horasani
Seyyid Ali Harunü’l Horasaniyyün’n Nişaburi
Seyyid Cafer Tayyar
Seyyid İbrahim Sani
Seyyid Musa Sani
Seyyid İbrahimü’l Mükerremü’l Mücab
Seyyid İmam Musayı Kazım

Yukarda verilen soy dizileri gibi daha başka soy dizileri de çeşitli kaynaklarda mevcuttur. Bütün bu soy kütüklerindeki ortak özellik ise Hacı Bektaş Veli’nin seyyid olduğu, soyunun ise Ehl-i Beyt’e dayandığının anlaşılmasıdır. Zaten bu Alevi inancında değişmez bir gerçek olarak kabul edilir.

Vilayetname (Menakıb-i Hacı Bektaş Veli)’de ise, ulu Pir’in soy ağacı yine İmam Musa’yı Kazım’a dayandırılır. Bilindiği üzere Vilayetname, Alevilerce benimsenen önemli bir kaynak konumundadır ve giriş bölümünde  şu ifadelere yer verilir:

“Tanrıya hamd ü sena, Muhammed Peygamber’le soyuna salat ü selamdan sonra bilinmelidir ki bu kitap, Hacı Bektaş-al-Horasani’nin menkabelerini bildiren bir “Vilayet Name” dir. Güneşten zerre, denizden katre mesabesince erenlere dost olan gerçeklerin okumaları, can kulaklarıyle dinlemeleri için meydana getirildi. Hacı Bektaş Veli, İbrahim al –sani diye anılan Seyyid Muhammed’in oğludur. Seyyid Muhammed, Musa-l-Sani oğludur. Musa, İbrahim Mükerrem-al-Mucab oğludur…  “

şeklinde devam edip, soy ağacını İmam Musa-i Kazım’a bağlamakta ve böylece Hacı Bektaş Veli’nin şüphesiz “Seyyid” olduğu beyan edilmektedir. Vilayetnamenin bir başka yerinde ise Hünkar kendini şöyle tanıtmaktadır;

“Hünkar’dan soyunu, mürşidini, kimden nasip aldığını, nereden geldiğini sordular. Hünkar kendisini, “Horasan erenlerindenim, Muhammed soyundanım. Türkistan’dan geliyorum. İbrahim Sani diye tanınan Seyit Muhammet’in oğluyum. Seyit Muhammet, İbrahim Mucap oğludur, onun babası da Musa Kazım’dır. Mürşidim, 99 bin Türkistan pirinin piri Hoca Ahmet Yesevi’dir. Meşrebim, Muhammet-Ali’dendir; nasibim Tanrı’dan” diye tanıttı”.

Görüldüğü üzere Hacı Bektaş, Aleviler arasında kabul görmüş bir kaynak olan Vilayetnamede de kendini tanıtırken, soyunun Ehl-i Beyt’e dayandığına vurgu yapmaktadır.  Ulu Pirin aldığı eğitime ilişkin ise  Vilayetnamede şu bilgilere yer verilmektedir:

“Sultan İbrahim Sani, Hacı Bektaş’a öğrenim yaptırmak istedi; bilgin bir adam aradı, “Bu kentte”, dediler; “bilgin, üstün keramet sahibi bir adam vardır; Türkistan’ın 99 bin pirinin piri Hace Ahmet Yesevi’nin halifelerindendir; adına Şeyh Lokman-i Perende derler; Bektaş’a ancak o hocalık edebilir; O’nu Hoca tutmanız en doğru iştir”. Sultan İbrahim, Bektaş-ı Horansani’ye Seyh Lokman-ı Perende’yi hoca atadı. Şeyh Lokman Hacı Bektaş’a bilginin başlangıcına ilişkin söz söylerken, o sonuna ilişkin haber vermekteydi.”

Hacı Bektaş Veli’nin Lokman-ı Perende tarafından yetiştirildiği ve daha sonra irşad, yani aydınlanma çalışması için Anadoluya gönderildiği Alevilerce de kabul gören yayın bir görüştür. Birçok yeri dolaştıktan sonra Hz. Pir, Nevşehir’in bugün ismine atfedilen Hacı Bektaş ilçesine yerleşmiştir. Birçok halife yetiştirmiş ve Anadolunun çeşitli bölgelerine göndermiştir. Ahilik teşkilatı ile yakın ilişki kurmuş ve Osmanlının “Yeniçeri ordusu”, O’nu Pir kabul etmiştir. Öyleki Hacı Bektaş Veli ile Ahi Evrenin ilişkisi Vilayetnamede şu şekilde ifade edilmiştir;

“Hacı Bektaş’la Ahi Evren, birbirlerini pek severlerdi. Hatta Ahi Evren bir gün sohbet ederken kim dedi, bizi şeyh edinirse onun şeyhi, Hacı Bektaş Hünkar’dır”

Bunun yanı sıra Vilayetnamenin çeşitli yerlerinde Hacı Bektaş Veli ile Mevlanın ilişkisinden de söz edilmektedir. Bu anlatımlardan anlaşılan o ki, Ulu Pir kendi döneminde yaşayan diğer fikir önderleriyle çeşitli münasebetlerde bulunmuş ve karşılıklı bir etkileşim meydana gelmiştir. Daha sonraları ise onun fikirlerinden etkilenen insanlar tarafından Bektaşilik tarikatı oluşturulmuştur. Bektaşilik tarikatı Hz. Ali, oniki imam ve Ehl-i Beyt sevgisine dayanır. Olgunluk, eşitlik, özgürlük gibi çağdaş ilkeleri bağrında yeşertmiş ve yolağın bu çerçevede genel kurallarını ve felsefesini oluşturmuştur. Bazı yazarlar sanki Alevilik ile Bektaşilik birbirinden çok ayrı inançlarmış gibi gösterme gayreti içine girmişlerdir. Fakat şu iyi bilinmelidir ki böyle bir ayrımı asla yapılamaz. Çünkü Aleviliğin Anadoludaki gelişmesinde en önemli rolün, Hacı Bektaş Veli tarafından oynandığı bilinir.

Ayrıca Alevilik, mezehepler, tarikatlar üstü bir inanış biçimidir. Sadece dinsel hayatı düzenlemeyle kalmayıp, insanların toplumsal hayatını ve sosyal ilişkilerini de  belirlemektedir. Bektaşilik, Aleviliğinin içinde kurumsallaşmış bir tarikattır. Özde ve inançta ikisi arasında büyük bir farklılık gözükmez.  Değerli Alevi yazarlarından biri olan Baki Öz’ün deyimiyle;

“Bektaşilik özünü, mayasını, inanç ilkelerini, motivasyonunu Alevilikten alır”

Çoğu araştırmacılar Bektaşiliğin daha çok Balım Sultan döneminde 16. yüzylıda kurumsallaştığını göstermektedir. Elbette daha öncede belli bir yapılanma mevcuttu. Balım Sultan Bektaşiliğin erkânını, seremonilerini yeniden bir düzenlemeye sokmuş ve daha etkin bir şekilde kurumsallaşmaya götürmüştür. Fakat Bektaşiliğin bu kurumsal gelişmesi çok uzun sürmemiştir. Çünkü 1826 yıllında ikinci Mahmut, Yeniçeri ocağını kaldırınca Bektaşi tekkelerini de kapatmış, eski tekkelere Nakşi şeyhleri atanmış, ileri gelen Bektaşiler sürülmüş ya da öldürülmüşlerdir. Cumhuriyet’ten sonar ise, tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla, Bektaşiliğin örgütsel niteliği ortadan kalkmış ve sadece inanç olarak varlığını sürdürmüştür. Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen Hacı Bektaş Veli, halkın gönlünde yaşamaktadır. Bu olgu, Hacı Bektaş’ın Alevi inancına yapmış oldugu eşsiz katkının göstergesidir. Halkın yanı sıra, Ulu ozanlar da Hünkar’ı her daim eserlerine konu etmiş ve onun düşüncelerini yaşatmışlardır. Örneğin Şah İsmail ile Pir Sultan, onu Pir kabul eder, eserlerinde yüceltir ve bağlılıklarını dile getirirler.

Arzulayıp sana geldim
Pirim Hacı Bektaş Veli
Eşiğine yüz sürdüm
Pirim Hacı Bektaş Veli

Güvercin donunda oturur
Taşlar şehadet getirir
Cümle çiğleri pişirir
Pirim Hacı Bektaş Veli …

Pir Sultanım gerçek Veli
Geçmem ben şunlardan beli
Doksan bin Horasan eri
Başı Hacı Bektaş Veli

Gece gündüz hayaline yanarım
Bir gece rüyama gir Hacı Bektaş
Günahkarım günahımdan bizarım
Özüm dara çektim sor Hacı Bektaş

Yandı bu garip kul nedir çaresi
Yine tazelendi yürek yarası
Onulmaz dertlerden derman olası
Bu senin bendindir sar Hacı Bektaş …

Sadıkların sıdkı aşığın renci
Pirlerin hem piri hemide genci
Hem derya hem Sadef hem dürr hem inci
Hem umman hem ırmağ hem göl Hacı Bektaş …

Derdimend Hatayi eyler niyazi
Ulu pir katarından ayırmaz bizi
Bu mahşer günüdür isteriz sizi
Muhammed önünde car Hacı Bektaş

Bektaşiliğin İç Yapılanması
Bu kısımda Bektaşi tarikatının iç yapılanması ve organizasyon biçimi ile ilgili  bazı bilgileri aktarmak istiyoruz. Tarikatın yapısını “Bektaşi Erkannamesi” düzenler. Tarikate giriş ve yolun yürütülmesi belli kurallara bağlıdır. Kurumun bel kemiğini, sözü edilen erkânname teşkil eder. Erkanname Hacı Bektaş Veli’den beri vardır ve üzerinde ilk düzenlemeyi Kaygusuz Abdal yapmıştır. Daha sonra ise ciddi bir şekilde Balım Sultan tarafindan yeniden düzenlenmiştir.

Bektaşilik iki ana kol üzerinden yapılanmıştır. Bunlardan ilkine Dedegan (bel oğluları) ikincisi ise Babagan (yol oğluları) kolu denilmektedir. Hacı Bektaş Veli’nin evlenip evlenmediği konusu tartışmalı olmasına rağmen, Dedegan kolu, özellikle Çelebi Bektaşiler, kendilerini onun öz evlatları olduklarını savunurlar. Çelebi Bektaşilerine göre, Hacı Bektaş Veli evlenmiştir ve Timurtaş (Seyyid Ali Sultan) adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Böylece, “Pirin soyu yürümüştür” iddiasında bulunurlar. Dolayısıyla kendilerini Hacı Bektaş Veli’nin torunları ve seyyid olarak görürler.

Babagan Bektaşileri ise kendilerini yol oğlu olarak nitelendirirler. Bu kolun Seyyidlik iddiası yoktur. Kendilerini Hacı Bektaş Veli’nin manevi evlatları ve onun kurduğu  yolun sürdürücüleri olarak ifade ederler. Bu kol, geçmişte daha çok şehirlerde örgütlenmiştir. Gerek Anadoluda gerekse Balkanlarda Tekkeler şeklinde organize olmuş, devlet yönetimiyle iyi ilişkiler kurmuş, son derece iyi eğitimli kimselerdir. Bürokrasi, bilim ve düşünce kesimlerinde önemli yerler edinmişlerdir. Bektaşiliğin iki kol üzerinden örgütlenmesi, bugün itibariyle bir çelişki teşkil etmemektedir.

M.Tevfik Oytanín deyimiyle;

“Aynı bahçenin gülleri” dirler.

Makalat’ın Önemi
Hacı Bektaş Veli’ye atfedilen en önemli eser “Makalat” olarak bilinir. Horasan okulundan, yani Hoca Ahmet Yesevi’nin düşünce dünyasından almış olduğu “Dört kapı” anlayışına , her kapıya onar makam ekleyerek, dört kapı kırk makamdan oluşan tarikatın alt yapısını kurar. Buna “Bektaşi Seyri Sülüğu” de denmektedir. Bu anlayış Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapıları üzerine kurulmuş, Bektaşi yolağının çerçevesini çizmektedir. Hacı Bektaş Veli’den sonra Kaygusuz Abdal bu yapıyı temel alarak, Bektaşiliğin ilk erkânnamesini yazmıştır. Daha sonraları yine aynı inanç ve düşünceleri paylaşan Balım Sultan ise, bu erkânnameyi geliştirmiş, tarikatın ritüellerini, kurallarını, kaidelerini, usullerini bir tüzük şekline getirmiş ve kurumsallaştırmıştır. Gelişmelerin bu yönde olmasında, kuşkusuz Makalat’ın büyük payı ve etkisi bulunmaktadır. Makalat, Alevilik-Bektaşilik  pedagojisinin  oluşmasında gerekli olan felsefik alt yapıyı ve düşünsel dayanağı oluşturmuştur. Eğitimi esas alan bu düşünce, insanı belirli safhalardan geçirerek kemalete erdirmeyi amaçlamaktadır.

Hacı Bektaş Veli’den Özdeyişler:

  • İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır
  • Her ne arar isen kendinde ara
  • Eline, diline, beline sahip ol
  • Mürşitlik, alıcılık değil vericiliktir
  • İnsanın Cemali sözünün güzelliğidir
  • İncinsende incitme
  • Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme
  • Her ne yaparsan, Hak rızası için yap
  • Düşmanının dahi insan olduğunu unutma
  • Ayıpları örtücü ol
  • Hiçbir miletti ve insanı ayıplamayınız
  • İlim hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır
  • Alimin uykusu, cahilin ibadetinden üstündür
  • Benim kabem insandır
  • Yetmişiki millete aynı nazarla bak
  • En büyük keramet çalışmaktır
  • Mertebe ve makam yoktur, dostun gönlünden başka
  • Marifet ehlinin ilk makamı edebtir
  • Doğruluk dost kapısıdır
  • İslam’ın temeli ahlak, ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıldır
  • Hakk’ın varlığından başka hiçbir şey kalıcı değildir
  • Okunacak en büyük kitap insandır
  • Kadınlarınızı okutunuz
  • Ara bul
  • İlim Beşikte başlar mezarda biter
  • Çalışmadan geçinenler bizden değildir
  • Allah ile gönül arasında perde yoktur
  • Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu
  • Hararet nardadır, saçda değildir. Keramet baştadır, taçda değildir. Her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’de Mekke’de Hac’da değildir.
  • İnsanın gerçek güzelliği, sözünün güzelliğidir
  • Mârifet, nefsi silmek değil, bilmektir

Bülent Korkmaz, 13.11.2020 Duisburg/Almanya